GÖRÜS - Yargi reformundan Mescid-i Aksa baskinina: Israil'de güvenliklestirme, teyakkuz, konsolidasyonDr. Ceyhun Çiçekçi- "Yargi reformu" sürecinin içerigi, nedenleri ve ürettigi kisa vadeli sonuçlar itibariyla Israil toplumunun en bariz kiriklarindan dindar-seküler fayi hizli bir biçimde yirtilmis görünüyor- Bu süreç (Mescid-i Aksa baskini), nihayetinde Israil toplumunun teyakkuz durumuna geçmesini ve derin yariklarini en azindan bir süreligine unutarak konsolide olmasini hedeflemistir

GÖRÜS - Yargi reformundan Mescid-i Aksa baskinina: Israil'de güvenliklestirme, teyakkuz, konsolidasyonDr. Ceyhun Çiçekçi- "Yargi reformu" sürecinin içerigi, nedenleri ve ürettigi kisa vadeli sonuçlar itibariyla Israil toplumunun en bariz kiriklarindan dindar-seküler fayi hizli bir biçimde yirtilmis görünüyor- Bu süreç (Mescid-i Aksa baskini), nihayetinde Israil toplumunun teyakkuz durumuna geçmesini ve derin yariklarini en azindan bir süreligine unutarak konsolide olmasini hedeflemistir

Dr. Ögretim Üyesi Ceyhun Çiçekçi, Israil'in Mescid-i Aksa'ya saldirilarinin ardindan Israil toplumunda teyakkuz kültürünün etkisini AA Analiz için kaleme aldi.

***

Teyakkuz, sözlük anlami itibariyla uyaniklik demek, "Her an her duruma hazirlikli olmak" anlaminda da kullaniliyor. "Teyakkuz toplumu" olgusu da toplum tarafindan içsellestirilmis acil durum psikolojisine referans veriyor. Israil'in sinir bölgelerinde bulunan yerlesim birimlerine yapilan ve ekseriyetle Demir Kubbe hava savunma sistemi tarafindan bertaraf edilen roket saldirilari iste tam olarak söz konusu islevi yükleniyor. Böylece toplumsal teyakkuz hali perçinlenerek, kamusal otoritenin talimatlarina sorgulamaksizin biat edecek bir sosyoloji mümkün kiliniyor.

Gündelik hayatta farklilasan bireyler, ancak ölümcül/varolussal bir tehdidin ilaniyla silkelenirler ve onlari ayristiran atomize niteliklerini bir kenara iterek, kader birliklerini hatirlarlar. Bu süreç sonucunda tehdit altinda oldugu iddia edilen referans objesinin kolektif olarak yeniden anlamlandirilmasi ve imajinin üretilmesi mümkün olur. Bir diger ifadeyle millet, üyesi olan fertler tarafindan tehdit altinda oldugunun hissedildigi ve kader birliginin idrak edildigi bir ortamda yeniden üretilir, anlamlandirilir. Haliyle siyasal düzlemde var olan baskaca sorunlar söz konusu varolussal tehdit karsisinda önemsizlesir ve halinin altina süpürülür. Son haftalarda Israil'de yasananlar, yukarida teorik örüntüsü anlatilan sürecin basarili/basarisiz bir tezahürü olarak görülebilir.

- Tartismali yargi düzenlemelerinin Israil siyasetine bölücü etkisi

Öncelikle "yargi reformu" olarak bilinen girisim boyunca Binyamin Netanyahu hükümeti, güç bela olusturdugu asiri sag koalisyonun da yogun dayatmalariyla yürütmenin yargiya tahakküm kuracagi bir revizyonu Israil siyasetinin orta yerinde konumlandirdi. Klasiklesmis ifadesiyle 3 temel erk olarak yasama, yürütme ve yarginin bir digerinden bagimsizligi, despotik rejimlerin olusmasina ve kurumsallasmasina temel engel teskil edebilecek birincil kosul olarak kabul ediliyor. Montesquieu'dan bu yana siyasetin despotik bir alana kaymamasi adina üç temel erk arasindaki mesafe korunmaya çalisilir. Lakin sert güç ayriliginin hayat buldugu baskanlik sistemlerinin hilafina Israil'deki gibi parlamenter sistemlerde yürütme (hükümet), zaten yasamanin (meclis/Knesset) içerisinden neset ettigi için, göreceli olarak güçlü bir profil sergiler. Siyasetin kadim kurali olarak daha fazla güç elde edebilmek adina da yarginin alanina nüfuz etmeye çalisir. Bugün Israil'de "yargi reformu" ismiyle bilinen girisimin zihinsel mekanigi, asagi yukari bu zeminde çalisiyor.

Söz konusu "yargi reformu"nun Israil sagi tarafindan uzun yillardir dile getirildigi de bir gerçek. Aslinda hikaye yeni olmamakla birlikte, birkaç faktörün oyuna es zamanli girisi süreci basat gündem maddesi haline getirdi. Öncelikle bizzat Netanyahu söz konusu yargisal gücün otonomisi marifetiyle yolsuzluk sorusturmalarina maruz kaldi. Ayrica kurdugu koalisyonu olusturan sag partilerin grup kimliklerine odakli siyaset gütmesi süreci kesiflestirdi. Söz gelimi Ultra Ortodokslarin askere alinmasi ve benzeri süreçlerle Yüksek Mahkeme'nin icazetine tabi olmalari, uzun yillardir sorunsallastirilan bir konu basligiydi. Bir ulus-devlet pratigi olarak zorunlu askerlik hizmetinden muafiyet, Ultra Ortodoks kesimleri imtiyazli ve dolayisiyla sosyolojik-politik ayriksi bir cemaate dönüstürdügünden, seküler kesimlerin tepkisini çekiyordu. Bu çerçeveden bakildiginda, dar grup gündemleriyle hareket eden küçük partilerin Yüksek Mahkeme'nin bu minvaldeki yetkilerinin törpülenmesini ya da bu mahkemeye arzu edilen isimlerin tayin edilmesini hedeflemesinin altinda, salt grup kimliklerinin sürekliligini etkileyebilecek oldukça pratik kaygilar bulunuyor. Bu kaygilar, degisik oranlarla diger paydaslarinda da hayat buluyor.

Ayrica yargisal süreçler isgal altindaki topraklarda da Israil hükümeti nezdinde çesitli "istenmeyen durumlara" yol açabiliyor. Isgal altindaki topraklarda Filistinlilere ait ev ve arazilere yönelik devletin siyaseten aldigi kararlarin uygulamasinda ve yeni yerlesim yerlerinin olusturulmasi gibi süreçlerde mahkemelerin verdigi kararlar sebebiyle aksamalar yasandigi biliniyor. Böyle olunca da siyaseten karari verilmis ve hayata geçirilmek istenen girisimler, yargisal süreçler sonucunda kesintiye ugrayabiliyor. Haliyle bu durum da yürütme erkinin kendisini kisitlanmis hissetmesine yol açiyor. "Yargi reformu" bu dengeleri yeniden kurgulayarak yürütmenin elini daha da güçlendirmeyi amaçliyor.

"Yargi reformu" sürecinin içerigi, nedenleri ve ürettigi kisa vadeli sonuçlar itibariyla Israil toplumunun en bariz kiriklarindan dindar-seküler fayi hizli bir biçimde yirtilmis görünüyor. Haftalardir sokaklara dökülen seküler kesimler, bahsi geçen yasama faaliyetini engelleyebilmek ve mümkünse tamamiyla ortadan kaldirmak istiyor. Bu revizyon ile birlikte yürütmenin yargi erki karsisinda ziyadesiyle güçlenecek olmasi, Netanyahu’nun günü kurtarmak noktasinda isine yarayacak olmasindan da öte, Israil toplumundaki ayriksi kesimlerin kemiklesmesini ve toplumsal entegrasyonun imkansizlasmasini beraberinde getirecektir.

Tartismali yargi düzenlemesine yönelik güçlü tepkiler, Netanyahu hükümetinde de sarsintiya yol açti. Savunma Bakani Yoav Gallant'in hükümetin pozisyonu hilafina açiklamalariyla birlikte süreç iyice istikrarsiz bir görünüm arz etmeye basladi. Güvenlik sektöründe yasanan kopuslar, olasi bir askeri müdahaleye dair söylentileri dahi gün yüzüne çikardi. Güvenlik aparatinin kontrolden çikmasi ihtimali, hiç süphesiz ki çökmüs/basarisiz bir devlete de kapi aralayacaktir. Hal böyle olunca, yillarini güvenlikçi siyasete ve devletin kutsal bütünlügüne vakfetmis olan Netanyahu, bu politik oyunu en mahir oldugu alana dogru kaydirmakta herhangi bir beis görmemistir.

- Mescid-i Aksa saldirisiyla toplumu konsolide etme çabasi

Islamiyet'in önemli merkezlerinden Mescid-i Aksa'da yasananlar, burada ibadetlerini ifa edenlere yapilan insanlik disi muameleler, kuskusuz ki salt Filistinlileri ilgilendiren bir düzlemde degerlendirilemez. Bu çerçevede, Islam dünyasinda belirgin bir infial olusmus ve fakat simdilik söylem düzeyinde tepkilerle yetinilmistir. Ayrica Filistinli örgütler de Mescid-i Aksa'ya yapilan sert müdahaleye binaen Israil topraklarina roket saldirilari düzenlemislerdir.

Yazinin girisinde de bahsedildigi üzere bu süreç, nihayetinde Israil toplumunun teyakkuz durumuna geçmesini ve derin yariklarini en azindan bir süreligine unutarak, konsolide olmasini hedeflemistir. Ayrica güvenlik sektöründeki ayrismalarin sebeplerini ikincillestirmis, onlara asli vazifelerini hatirlatmak suretiyle ayni sancak altinda yeniden toparlanmalarini saglamistir. Gazze ve Lübnan'a yönelik düzenlenen hava saldirilari, bu minvalde degerlendirilebilir. Her ne kadar "yargi reformu"na yönelik direnis bir biçimde devam etse de söz konusu politik oyun, Netanyahu'nun kariyeri boyunca basvurmaktan çekinmedigi güvenliklestirme pratiklerini ve böylece ortaya çikan teyakkuz toplumunu teorize ederek, politik konsolidasyonu da mümkün kilmaktadir. Lakin nihayetinde "yargi reformu"ndan geri adim atilmasi, yine de protestolarin düsük yogunluklu bir biçimde sürmesi ve koalisyon ortaklarinin zorlamasiyla icat edilen totaliteryan çagrisimli güvenlik aparati düsünüldügünde, Netanyahu'nun bu seferki "basarisi" tartismalidir.

Son söz olarak, küresel dönüsümlerin yasandigi ve uluslararasi sistemin uzun yillar sonra çok kutuplu bir nitelik arz etmeye basladigi günümüzde, elbette ki bölgesel sistemlere yansimalarin olmasi kaçinilmazdir. Bugün Orta Dogu'nun iki rakip gücü olarak Israil ve Iran'in çesitli seviyedeki istikrarsizliklarla mücadele etmeleri, toplumsal faylarinin derinlesmesi, tezat politik gündemlerin marjinal noktalarda savunuluyor olmasi, hiç süphesiz bahsi geçen sistemik dönüsümün dogum sancilariyla yakindan ilintilidir. Bu türbülans dönemi; kah yenilenen seçimler kah sokak gösterileri kah sinirli çatismalar biçiminde tezahür edebilir ve bu durum sasirtici olmamalidir.

[Dr. Ceyhun Çiçekçi, Tekirdag Namik Kemal Üniversitesi Ögretim Üyesi, Dis Politika Enstitüsü]

* Makalelerdeki fikirler yazarina aittir ve Anadolu Ajansinin editöryal politikasini yansitmayabilir.